Elektromanyetik cihazlar çocuk sağlığına zararlı mı?
Elektromanyetik Alanların Sağlık ve Biyolojik Etkileri var mı?
Teknolojideki gelişmelerin sonucu olarak elektromanyetik dalgaların kullanımı her geçen gün artmakta ve günlük yaşamda doğada bulunanın çok üstündeki seviyelerde elektromanyetik alanlara maruz kalmaktayız. Son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlanan cep telefonları, baz istasyonları ve kablosuz internet, kablosuz iletişim gibi kaynaklardan yayılan elektromanyetik alanların insan sağlığına etkileri konusunda bilim dünyası hızla artan sayıda araştırmayı yürütmektedir. Bu çalışmalara dayanarak Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC – International Agency for Research on Cancer) 2004 yılında ELF manyetik alanları, 2011 yılında ise RF radyasyonu 2B sınıfı olası kanserojen sınıfına almıştır. Yaşam alanında bulunan tüm materyaller IARC sınıflandırmalarında yer alabilirler. Bilimsel araştırma sayısına ve kanser bulgularına bağlı olarak herhangi bir ajan 1, 2A, 2B, 3 ve 4 gruplarından birinde sınıflandırmaya dahil olur. Sınıflandırma tüm zamanlar için geçerli değildir, dinamiktir. Bugün 2B olarak tanımlanan herhangi bir ajan birkaç yıl ya da 10 yıl sonra 1. derece kanserojen olabilir. Tablet bilgisayarların kablosuz internet erişimi olduğu koşulda oluşturacağı Radyo Frekans Radyasyon – RFR ve sağlık etkileri konusunda bilimsel araştırma sonuçları arasında çok çarpıcı etkiler bulunmaktadır. Bilim insanları gelecek yıllarda elektromanyetik alanların sağlık ve biyolojik etkilerinin sigarada olduğu gibi gecikmeli olarak açıklanacağını, bu nedenle önlemlerin acilen alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu noktada “İhtiyat İlkesi” prensibinin altı çizilmektedir. İnsanları korumaya yönelik mevcut standartlar sadece akut ve termal maruziyet etkileri dikkate alınarak oluşturulmuş, kronik maruziyet ve biyolojik etkileri göz önüne alan standartlar henüz oluşturulmamıştır. Bu sebeplerle 2B – olası kanserojen sınıfına alınarak etkileri kabul edilen RF alan kaynaklarının kullanımına yönelik ihtiyat ilkesinin ivedilikle dikkate alınması gerekmektedir. Yaşam alanlarında RF kaynakları olabildiğince sadeleştirilmelidir. Kullanımlar zorunlu ise bilinçli kullanım için bilinçlendirme kampanyaları gerçekleştirilmelidir.
Elektromanyetik Kirliliğin Sağlık ve Biyolojik Etkileri Nelerdir?
RF alanların değişik biyolojik etkilere neden olduğunu gösteren çok sayıda çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar çeşitli kanser türleri, lösemi ve lenfoma, kan beyin bariyeri geçirgenliğinin artması, beyin sıcaklığının, hücre ve DNA sentezinin artması, üremede azalma, kromozomal bozulmalar, beyin elektriksel aktivitesinin (EEG), kan basıncının artması, davranış bozukluğu, çocuklarda öğrenme güçlüğü gibi pek çok etkinin varlığını göstermektedir. RF alan kaynakları kalp pili kullanıcıları üzerinde de etkili bulunmuştur. Cep telefonu frekanslarında ve daha düşük frekanslarda yapılan çalışmalarda bu elektromanyetik alanların beyin hücrelerinde DNA kırıklarına ve yapısında bozulmalara neden olduğu bulgulanmıştır. RF alanların baş ağrısı ile ilişkisini bulgulayan çalışmalar vardır. Pulslu radyo frekans radyasyonun “mikrodalga işitme etkisi” (microwave hearing effect) olarak bilinen etkisi ise mikrodalga maruziyet ile çınlama, sesleri uğultulu duyma gibi işitme etkisi olup ilk olarak 2. Dünya Savaşı sırasında radar sistemlerinde çalışanlarda gözlenmiştir. Mikrodalga radyasyon maruziyetinin kokleada termal genleşmeye (thermoelastic expansion) neden olması ile açıklanmıştır.
16 yaşın altındaki çocukların Dünya Sağlık Örgütü – WHO’nun tavsiye etmemesine rağmen giderek artan oranda cep telefonu kullanıyor olması veçocukların yaşamları boyunca yetişkinlerden daha çok RF radyasyona maruz kalacak olmaları gerçeği, RF’in özellikle hamilelerde ve çocuklarda etkilerine yönelik yeni araştırmalara ivme kazandırma gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Radyo frekans radyasyonun çocuk ve yetişkin beyinlerinde nasıl soğurulduğuna dair yapılan çalışmalarda çocuklarda % 80 daha fazla RF soğurulduğu bulgulanmıştır. Çocuk ve bebek kafatasının yetişkinlere göre daha farklı olması ve beyin iletkenliklerinin de daha yüksek olması sebebiyle beyin dokularının EM alanlara yetişkinlere göre daha hassas olduğu açıklanmıştır.
0.614 V/m gibi çok düşük seviyelerde elektromanyetik alanın dahi insanlarda EEG değişimlerine neden olduğu ve REM uykusunu, cep telefonu EM alanının çocuklarda beyin delta dalgasını değiştirdiği ve ısı artışına neden olmayacak seviyede (non-termal) radyo frekans radyasyonun deney hayvanlarında davranış değişimlerine neden olduğunu bulgulayan çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmaların bazılarında mikrodalga işitme etkisi ile deneklerin davranış değişimi gösterdiği iddia edilmektedir. RF alanların nöroendokrin sisteme etkileri de çalışılmıştır; TSH salınımını azaltırken, serum thyroxine düzeyinde düşüşe ve adrenal bez ağırlığında artışa, hipotalamusta norepinefrin ve dopamin seviyelerinde ve purkinje hücrelerinde azalışa neden olduğu bulgulanmıştır.
Cep telefonu kaynaklı RF alanlar ile Beyin Tümörü İlişkisini inceleyen INTERPHONE çalışması 13 ülkede yapılmış ve 7 yıl sürmüş olup, 10 yıl ve daha fazla süreyle cep telefonu kullanan binlerce hasta incelenmiş ve beyin tümörü oluşumunun, cep telefonu kullanmayanlara göre 1,5 kat arttığı belirlenmiştir. 1000 adet Akustik nöroma hastası, 6000 adet Glioma ve Menenjiyom hastası ve 600 adet Kulak altı tükürük bezi hastası da çalışılmıştır. Çalışma uzun süreli ve sürekli cep telefonu kullanan, 30–59 yaş aralığında çalışan kesim incelenmiştir. INTERPHONE çalışmasına katılan ülkeler; Avustralya, Kanada, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, İsrail, İtalya, Japonya, Yeni Zelanda, Norveç, İsveç ve İngiltere’dir. Danimarka, Finlandiya, Norveç, İsveç ve İngiltere’de veri analizi yapılmış ve 10 yıl ve daha fazla süredir cep telefonu kullananlarda glioma riskinin arttığı ve gliomanın cep telefonu kullanılan kulak civarında gözlendiği açıklanmıştır. İsveç’te yapılan başka bir çalışma ve beş ülkede yapılan analizde tek taraflı akustik nöroma artışı saptanmıştır. Kırsal kesimde cep telefonları kullananlarda beyin kanseri riskinin şehirde yaşıyanlara göre daha fazla olduğu saptanmıştır. Kablosuz telefonlarla ilgili olarak da sonuç aynıdır. İsveç’te bir çalışmada cep telefonu kullananlarda akustik nöroma riskinin arttığı, ek olarak bu riskin kablosuz telefon kullananlarda da olduğu bulunmuşken, başka bir çalışmada glioma ve menenjiomada bir artış gözlenmediği bildirilmiştir. 1997–2003 yılları arasında beyin tümörü nedeniyle tedavi altına alınan bireylerde tümör oluşumu ile cep telefonu ve kablosuz telefon kullanımı ilişkili bulunmuştur.
Fatih Projesi kapsamında okullarda bütün çocuklara tablet bilgisayar verileceği belirtiliyor. Bu kadar bilgisayarın okullarda yaratacağı manyetik alan çocuklar üzerinde nasıl bir etki yaratır?
Elektromanyetik kirlilik , sigara kullanımı gibi her yeni elektromanyetik alan kaynağı kullanımı ile birlikte artacaktır. Ortamda bir tablet bilgisayarın wi-fi yani kablosuz internet bağlantısı ile yaratacağı kirlilik,örnegin 30 öğrenciyi barındıran bir sınıfta daha yüksek olacaktır. Sınıfların mevcudiyeti arttığında, öğrencilerin maruziyet seviyesinin de artışı söz konusudur. Ayrıca tabletlerin sayısına bağlı olarak kullanılacak wi-fi sistemlerin de güçlenmesi gerekecektir. Ortamda gözle görülemeyecek yoğun bir elektromanyetik kirlilik olacağı yadsınamaz. Lakin alan değerlerini elektromanyetik kirlilik – alan ölçümü gerçekleştirmeksizin tartışmak mümkün olamaz.
Bir cep telefonu maruziyeti ile onlarca tablet kaynaklı elektromanyetik alan maruziyetinin karşılaştırılması uygun değildir. Fatih Projesi kapsamında öğrencilere dağıtılması planlanan tabletlerin etkileşeceği Wi-fi sistemler de cep telefonları, baz istasyonları, evlerde ve iş yerlerinde kullanılan kablosuz telefonlar gibi birer RF – Radyo Frekans radyasyon kaynagıdır ve RF alanlar 2011 yılından itibaren 2 B sınıfı olası kanserojen olarak tanımlanmıştır. Bu sınıflandırma RF alanların beyin tümörü oluşum riskini arttırdığına dair çalışmalara dayandırılmıştır.
Tablet bilgisayarlarla wi-fi sistemlerin etkileşerek kullanılacağı projede çocukların 2B sınıfı olası kanserojen RF alanlara kronik maruziyeti söz konusudur. Bu sistemlerin henüz yaşamımıza yeni girmesi dolayısı ile yeterli wi-fi sistem – insan / çocuk sağlığına etkisi çalışması yoktur fakat bilim dünyası son 30 yıldır yoğun olarak RF alanların sağlık ve biyolojik etkilerini araştırmaktadır. Son yıllarda günlük yaşamda cep telefonları ve baz istasyonlarından sonra en yoğun kullanılan RF kaynaklarından biri olan Wi-Fi sistemlerin bu denli yoğun bir şekilde – üstelik de gelişimleri devam eden çocukların yaşamına – sürekli yani kronik olarak girmesi, çocuklarımızın gönüllü denek olması gibi bir durumu beraberinde getirmektedir. RF alanların sağlık ve biyolojik etkilerine dair binlerce çalışma yapılmış ve yapılmaktadır. Aralarında Gazi Biyofizik araştırmacılarının da olduğu birçok bilim insanı elektromanyetik kirlilik konusunda ihtiyat ilkesinin hayata geçirilmesi gerektiği görüşünde birleşmektedirler. İhtiyat ilkesi, bir ajanın tamamıyla güvenli oldugu kanıtlanıncaya kadar o ajana karşı zararlıdır yaklaşımı yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Yani İhtiyat ilkesine göre, zararsız olduğu kanıtlanmadan, gelişimleri devam eden çocuklarımıza 2 B sınıfı olası kanser yapıcı olarak Uluslararası Kanser Araştırma Ajansınca açıklanan bir kaynağı vermek çok sakıncalıdır. Hatırlayalım, 1. derece kanser yapıcı olarak ifade edilmeden önce sigara da 2. derece kanserojen ilan edilmişti. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın ifade ettiği bu sınıflama dinamik bir sınıflamadır. 10 yıl sonra RF alanlar için IARC 1. derece kanserojen açıklaması yaparsa, geçmişte çocukların yaşadığı maruziyetin faturası kime çıkarılacaktır? Sağlık Bakanlığı’nın ve biz sağlık çalışanlarının ilk aşamada görevi, var olan sağlık durumunu korumaktır. Olası kanserojen olarak tanımlanmış olan RF alan kaynağını çocuklara vererek, onların sağlığını korumak yerine risk altına almış oluyoruz.
Dünyada tabletlerin eğitimde kullanılması konusunda yaklaşımlar
Microsoft’un kurucusu Bill Gates, eğitimde tabletlerin kullanımını uygun bulmamakta, en iyi bilgisayar eğitiminin klavye ile masa üstü bilgisayarlarda sağlanabileceğini ifade etmektedir. İsrail Temmuz 2012’de yayınladığı raporla çocukları elektromanyetik alan hassasiyeti olan grup olarak tanımlamaktadır ve bu sebeple okul gibi mekânlarda kablosuz internet yerine kablolu kullanıldığını ve kullanılacağını açıklamıştır. Rusya’da çocukların küçük yetişkinler olmadığı, onların gelişen organ ve dokulara sahip birer yetişkin adayı olduğu ve bu sebeple RF radyasyon maruziyeti konusunda “ihtiyat”lı yaklaşımların yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Yunanlı araştırmacıların kablosuz internet sistemleri ile yaptığı araştırmalar cinsiyete bağlı olarak öğrenmeye etkilerinin varlığını göstermiştir. Son yıllarda gerçekleşen wi-fi sistemlerinin yaklaşık 4 kat artışı ile normalde maruz kalınan RF alanların 10 kat artacağını tanımlayan araştırmalar vardır. İngiltere’de çocukların ve eğitim personelinin wi-fi maruziyetinden kaynaklı RF alan maruziyetine etkiler tartışılmakta ve over foliküllerinde DNA hasarı yaptığı ifade edilmektedir. Dünyada özellikle Avrupa ve Kanada’da okullarda wi-fi kullanımına ilişkin ya kısıtlama getirilmiş ya da bazı bölgelerde olduğu gibi tamamen kaldırılmıştır. Kanada’da birçok ilk ve orta öğrenim okulunda wi-fi kullanımı kaldırılmış yerine kablolu bağlantılara geçilmiş, Lakehead Üniversitesi kampüsünde wi-fi kullanımı yasaklanmıştır. Avusturya Salzburg’da okullarda wi-fi kullanımı yasaklanmıştır. Yine Almanya Frankfurt’taki devlet okullarında wi-fi kullanımı yasaklanmıştır. İngiltere’deki bazı okullarda wi-fi kullanımına son verilmiştir. Almanya Federal hükümeti vatandaşlarına wi-fi’lerin kullanımın okullarda kısıtlanmasını önermiştir. Fransa’da Ulusal Kütüphane başta olmak bazı kütüphanelerde, okul ve üniversitelerde wi-fi kullanımına son verilmiştir.
Gazi Biyofizik ve GNRK Merkezi olarak önerimiz tüm okullarda tablet bilgisayarlardan daha ekonomik ve sağlıklı olabilecek gelişmiş bilgisayar laboratuarları yapılması ve bu masaüstü bilgisayarların kablolu modemlerle internet bağlantılarının sağlanmasıdır. Bunun sonucunda toplum olarak sosyalleşmeyi sadece bilgisayarla – internet ve sosyal paylaşım siteleriyle gerçekleştirmeyi en azından çocuklar için geciktirebiliriz.
Sonuç olarak;
– Tablet bilgisayar-wi-fi etkileşimi ile çocukların yoğun olarak maruz kalacagı RF alanlar 2011 itibari ile 2B sınıfı kanserojen ilan edilmiştir.
– Tüm hassas bilim insanlarının tanımladığı gibi bilimsel olarak % 100 sağlıklıdır açıklaması yapılıncaya dek RF alanlara “ihtiyat ilkesi” prensibi ile bakılmalı, mevcut maruziyetler sınırlandırılmalıdır.
– Tablet bilgisayarlarla eğitim yerine kablolu modemlerle internet bağlantısı sağlanacak gelişmiş bilgisayar laboratuvarlarının tüm okullarda yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Bu yaklaşım hem daha sağlıklı hem de daha ekonomik olacaktır. Ayrıca çocukların sağlıklı sosyalleşmesini de geliştirecek bir model olacaktır.
– Cep telefonu maruziyeti ile wi-fi modem maruziyetini karşılaştırmak doğru değildir. Her çocuk aynı oranda cep telefonu kullanmadıgı gibi, hiç cep telefonu kullanmayan çocuklar vardır. Ayrıca her çocuğun bağışıklık durumu, gelişim seviyesi farklıdır, RF maruziyetine vereceği yanıtta farklı olabilecektir.
– Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi 1.derece kanserojen ajanları denetlerken, aynı özeni 2. derece kanserojen ajanlara da göstermelidir. IARC’ın herhangi bir ajanı 2. Derece sınıflandırmaya almasının sebebi, bu kaynağa karşı koruyucu önlemlerin alınması dikkatli politikaların geliştirilmesini sağlamak içindir.
Kaynak: Gazi Non – İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezi Web Sitesi