Anne Sıcaklığı En Güzel Ağrı Kesicidir

 

            Uluslararası Ağrı Çalışma Birliği ağrıyı, dokularda hasar geliştiğinde veya doku hasarı riski ortaya çıktığında hissedilen duysal veya duygusal olumsuz deneyim olarak tanımlamaktadır. İnsanoğlu doğduğu andan itibaren ağrıya maruz kalmaktadır. Bebek hiç hastaneye yatmasa bile doğumu takiben K vitamini enjeksiyonu, aşıları, tarama programı için topuk kanı örneği alınması veya sarılık ortaya çıktığında topuktan kan alınması gibi ağrılı girişimlere maruz kalmaktadır. Özellikle yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde yatan bebekler, günde ortalama 2-3 (kimi zaman 8-10)  ağrılı girişime maruz kalmaktadırlar. Ne yazık ki şu anda kullandığımız teknoloji, saydığımız bu gibi girişimleri ortadan kaldırmaya yetmemektedir.

1940’lı yıllarda yapılan bazı yanıltıcı ve kısıtlı çalışmalarda, yenidoğanların sinir sistemleri gelişmemiş olduğu için ağrıyı yeterince hissetmedikleri, sonrasında hatırlamadıkları gibi bugün günümüzde kabul görmeyen sonuçlar elde edilmiştir.  1980’li yıllardan günümüze kadar yapılan daha etkin çalışmalar sonucunda yenidoğanların doğumda (prematüre olsalar bile) belirli bir ağrı duyma kapasitesine sahip oldukları, bazı çocukların ağrıyı bastırıp aşırı ağrıdan dolayı uyudukları (bu durum  bebeğin ağrı duymadığı şeklinde yorumlanabiliyor), hemşirelerin bebeğin ağrısını olduğundan daha az tahmin ettikleri, ağrıya bağlı olarak yenidoğanlarda kalp atım hızının ve kanın oksijen düzeyinin azalabildiği ve daha pek çok fizyolojik etkiye neden olduğu (çoğu tahmin edilemiyor) ortaya çıkmıştır. Yenidoğan bebekler tekrarlayan ağrılı girişimlere maruz kaldıklarında, ağrıya bağlı stresin bebeğin enerji kaynaklarını tükettiği, enerji kaynaklarının büyüme ve gelişmeden çok ağrıya bağlı stresle mücadelede harcandığı düşünülmektedir. Ayrıca uzun süreli hafıza için gerekli yapılar yenidoğan döneminde var olduğu için yaşanan ağrılı deneyimler bebeğin hayatı boyunca taşıdığı bir yük olacaktır. Erken yaşlarda sünnet olan bebeklerin sonradan yapılan aşılara daha fazla reaksiyon gösterdiği  çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bebekliğinde ağrılı girişimlere maruz kalan bebeklerde ileriki yaşlarda davranış problemlerinin, öğrenme güçlüklerinin ve motor gelişimde aksamaların daha sık görüldüğüne dair bilimsel araştırmalar mevcuttur.

Ağrılı girişimler sonucunda ortaya çıkan ağrıyı azaltmada ilaçların kullanılması bazı yeni sorunların gündeme gelmesine neden olmaktadır.  İlacın uygulama yolu (ağrılı olmamalı) ve özellikle yenidoğan gibi henüz sistemleri yeterince gelişmemiş bir canlıya ağrı kesici-sakinleştirici ilaç vermek (yan etki riski yüksek) en çok çekinilen noktalardır. Bu durumda ağrıyı azaltmada ilaç dışı yöntemler kullanılabir mi sorusu gündeme gelmiştir. Ağrılı işlem sırasında bebeğin anne kucağında olması (annesinin göğsüne yaslanmış ve ten teması mevcut= kanguru bakımı), bebeğe ağızdan sıvı halde sükroz  (çay şekeri) vermek, müzik dinletmek, anne sütü vermek, masaj ve emzik vermek en sık başvurulan yöntemlerdir. Bu yöntemler arasında kanguru bakımı, doğal, ekonomik, özel bir hazırlık gerektirmeyen, anne-bebek bağlılığını sürdürmede etkili ve gerek anne gerekse sağlık personeli tarafından kolaylıkla uygulanabilen bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Kanguru bakımı sayesinde annelerin bebekleri ile ilgili gerginlikleri ve korkuları azalırken; bebeklerin daha az ağrı duymaları sağlanmaktadır. Yapılan çalışmalarda ağrılı işlem sırasında kanguru bakımı yapılan bebeklerde mutluluk hormonu diyebileceğimiz endorfin maddesinin daha çok salgılandığı ortaya çıkmıştır. Bu sonuç kanguru bakımının, ağrılı işlem sırasında bile, bebeğe haz verebileceğinin göstergesidir. Buna bağlı olarak vücut sıcaklığı, kalp fonksiyonları ve oksijen tüketimi daha normal bir düzeyde kalabilmektedir. Bebeğin anne teniyle teması ağrılı işlem sonucunda ortaya çıkan ağlamanın süresini kısaltmaktadır ki, pratikte belki de en önemli sonuç budur. Böylece anne (yanında başka aile bireyleri varsa onlar da) daha memnun olmaktadır.

Yenidoğmuş minik bedenlere bir takım sivri uçlu cisimleri batırmak, amacı ne olursa olsun, herkes açısından rahatsız edici, ancak günümüz koşullarında mecburi bir durumdur. Bu iyi amaçlı ancak olumsuz deneyimi en az acıyla atlatmak sağlık personelinin en önemli amaçlarından biri olmalıdır. Kanguru bakımı, bu noktada çok basit ama basit olduğu kadar da etkin bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır.  Sonuç olarak ANNEestezik yolu kullanmak (deyim Şaduman Dinçer, Müslim Yurtçu ve Engin Günel isimli araştırmacılara ait) bebeklerimizin ağrısını azaltmada en sıcak ve duygu dolu yöntemdir. 

Doç.Dr. Murat Anıl

Çocuk Acil Uzmanı

Tepecik EAH Çocuk Klinikleri İdari Sorumlusu

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir